23 Haziran 2006

Bayanlar İçin Araba Tamir Rehberi

Eski , biraz uzun, gayet faydalı bir eserim. Okumak zahmetli geldiyse yazdırıp saklayın torpidoda. Gün gelir lazım olur

BAYANLAR İÇİN ARABA TAMİR REHBERİ

Selâm:)

Bu haftaki yazımız, amme hizmeti niteliğinde. Özellikle de bayan sürücü arkadaşların işine yarayacak bir konumuz var. Araba tamiri. Baştan söyleyeyim, konu bölünmesin diye iki bölümlük bu yazıyı tek bölüm halinde yazdım. Bu yüzden bayağı uzun bir yazı oldu. Amacı mizah yapmak falan olmadığı, bilgi yazısı gibi olduğu için uzunluğunu sorun etmiyorum. Kendi tarzımda yazdığım için mizah gibi başlayabilir ve devam edebilir ama öyle bir iddiası yok. Bu yüzden yazının tamamını okuyup bana yorum yazmaya kalkarsanız bu noktayı dikkate almanızı rica edeceğim. Bu yazıdan sadece bayanlar değil beyler de istifade edebilir aynı zamanda. Yazımızın mizah başlığı altında bulunması, sizleri içindeki bilgilerin uyduruk olduğu düşüncesine sevk etmesin. Tamamen ciddi bilgiler içermektedir. Bütün anlatılanlar, şahsen yaşadığım deneyimlere dayanmaktadır. Güvenle okuyunuz.

Bir zamanlar yakın olduğum bir arkadaşımın "çok oturgaçlı götürgeç" diye adlandırdığı otomobil, günlük hayatımızda gayet mühim faydalar içeren, karmaşık mekanik bir alettir. Bunların sahibi ve kullanıcısı olan kişilere genellikle sürücü adı verilir. (konu hakkında detaylı bilgi için bkz: Trafik Alemi isimli yazımız). Sürücüler, bayan ve bay olarak ikiye ayrılır. Her ikisi farklı özelliklere sahiptir çünkü... Bahsettiğimiz farklılık, çoğumuzun düşündüğü gibi cinsiyet farkından değil, araba kullanma yetisiyle ilgili özelliklerinden kaynaklanır. Bayan sürücüler genellikle araba tamiri ve park etme konusunda sınıfta kalırken, erkek sürücüler de sollama, anlata anlata bitiremedikleri halde zırt pırt kaza yapmalarına imkân veren direksiyon hakimiyetleri, alkollü araç kullanma alışkanlıkları, küfür etme kabiliyetleri ile öne çıkarlar... Gerçi son yıllarda alkollü araç kullanma ve küfür etme konusunda bayan sürücüler de erkek sürücülerle iddialı konuma gelmişlerdir. Neyse... Bu kısım konumuz dışı.

İstisnalar kaideyi bozmaz, bayanlar genellikle mekanik aletlerin tamiri hususunda pek verimli olmayan bir cinsiyettir. Bu açıklarını ise çok kullanılan bir alet olan erkeklerle kapatmayı tercih ederler. Sözgelimi, yolda lastiği patlayan bir erkek sürücü kapıyı açar açmaz bagaja yönelip dağarcığındaki bütün küfürlerle kriko-bijon anahtarı ikilisine sarılırken bayan sürücüler genellikle ön kaputu açıp yola doğru bakarlar. Bu sayede erkek sürücülerden daha zahmetsiz bir şekilde ve ellerini sürmeden lastiklerini değiştirebilme becerisini sergilerler.
Bu noktadan sonra artık tamir rehberi kısmına geçebiliriz. Not alınız...:)

Bir otomobildeki mekanik arızalar, bayanların ve tamir işinden çakozlamayan erkeklerin açısından bakarsak iki türlüdür:

1-Arabanın çalışmaması neticesinde yolda bırakan acil ve giderilmesi zorunlu arızalar.

2- "Arabanın şurasından bir ses geliyor" türü arızalar.

Birinci tür arızaların genellikle yolda giderken olması pek nadir olan bir şeydir. Çalışan ve yolda giden bir arabanın motorunun durması genellikle üç nedenden dolayı olabilir. Ya arabanın elektrik tesisatında bir arıza oluşmuştur ya benzini bitmiştir (benzinin motora iletim yollarında bir aksama da olabilir bununla ilgili olarak) veya arabanın motor kayışı kopmuştur.

Bu üç arıza türünden motor kayışı kopmasında yapacak bir şeyiniz yoktur maalesef. Arabayı bir daha çalıştıramazsınız. Bir motorcuya, çekici vasıtasıyla arabanızı götürmekten başka bir çareniz yoktur. Arabayı yerinden kımıldatmak için boşa atmak durumundasınızdır. Bazı arabalar motor kayışını çalışırken kopartırsa fazla masraf çıkarır. Motor içindeki bazı parçaları da kırar. Bazı modellerde ise bu olay, sadece kayış değiştirmekle atlatılır. Genellikle yeni model araçlarda bu durum ucuz atlatılmaktadır.

Elektrik arızası sözkonusu olduğunda olabilecek şey genellikle bujilere elektrik gitmemesidir. Kaputu açtığınızda motorun üzerinde aynı hizada ve aralarında yaklaşık dört parmak mesafe bulunan çivi gibi şeylerin kafasına giren kablolar görürsünüz. Bunların sayısı günümüzdeki araçlarda genellikle 4 tanedir. Bu çivi gibi şeylere buji, kablolarına da haliyle buji kablosu adı verilir. Bunları mıncıklayın biraz. Yolda kalma olayı yağmurlu havalarda cereyan etmişse bujilere su kaçmış da olabilir. Alet edevat varsa söküp uçlarını kurutun. Kurumlarını alın. Böyle bir hava koşulu yoksa kabloları mıncıklayın. Bu kabloların öteki uçlarını takip ederseniz bunların dördünün de kavanoz şeklinde bakalitten bir kapaktan çıktığını görürsünüz. Bu kapağa "distribütör" kapağı adı verilir ve ortalarından bir kablo daha çıkıp bir bobine doğru yol alır. Bu kabloyu da kontrol edin. Bobine giriş yaptığı yeri çekin, sağını solunu silip yerine takın. Bu hareketlerden sonra araç çalışırsa ne alâ..Çalışmazsa elektrik seçeneğini de unutun.

Benzin bittiğinde ne yapılacağı gayet açıktır. Bir bidon bulup benzincinin yolunu tutmak veya en iyisi, "yardım lazım mı bağyan" diye üzerinize pike yapan beylerden rica etmek en doğrusudur. Bazen benzin bitmediği halde benzinle ilgili arızalar gerçekleşebilir. Bunlar genellikle yeni benzin alındıktan sonra ortaya çıkar. Eğer maddi vaziyet pek iyi değil ve genellikle deponuza 5-10 milyonluk benzin seansları yapıyorsanız, deponun kullanılmayan üst tarafı zamanla pas yapar ve bu paslar içeriye dökülerek tabanda zamanla bir pislik tortusu yapar. Benzininiz bitmeye yakın benzin aldığınızda deponun dibi benzin pompası tarafından sömürüleceğinden bu pislikler de bazen motora gider ve bazı yerleri tıkayarak motorun durmasına sebep olur. Bu gibi durumlarda, araba durmadan önce birkaç titreme ve silkeleme geçirir... Yapabileceğiniz şeyler yeteneğinizle ilgilidir. Arabanız enjektörlü ise sağını solunu fazla kurcalamayın. Karbüratörlü ise karbüratörün üstündeki tamburu söküp elinizle vakum yaptırma yolunu deneyebilirsiniz. Bu işlemler için yine yoldan geçerken üzerinize pike yapan beyleri kullanabilirsiniz.

Bu hareketlerle sorunu çözemediğiniz zaman ve "arabanın bir yerlerinden bir ses geliyor sanki" türü bir arızaya maruz kaldığınız zaman yapacağınız hareket, doğal olarak bir araba tamircisine gitmek olacaktır. Ve "direksiyon tutucu" olmaktan "sürücü" olmaya terfi etmek için gerekli en mühim meziyet olan "tamirciye gitme" meziyetine sahip olmaya bu noktada başlarsınız. Tamirci alemi ayrı bir alemdir. İncelikleri, davranış şekilleri, hassas noktaları vardır. Bunlara vakıf değilseniz, aracınızın gittiği yol boyunca paralarınızı sermek zorunda kalırsınız. Ayrıca yine bu konuda sergileyeceğiniz başarı, aracınızın ömrü ile doğrudan ilgilidir. Kötü bir tamirci politikası, sizi, aracınızı elden çıkarmak zorunda bile bırakabilir. Hadi bakalım, hep birlikte tamirciye gidiyoruz. Yalnız araba tamircileri değil, genel olarak bütün tamircilere gittiğinizde ve arızalı aleti gösterdiğinizde (Haydar Dümen hariç), ilk tepki hep aynıdır: "üff, naapmışsın sen bunununla yaa".. Dikkat ediniz, hep bununla karşılaşırsınız. Arızanın çok büyük olduğunu, ciddi olduğunu, biraz daha gecikseymişsiniz başınızın çok büyük dertte olacağı söylenir. Konu arabanızsa, bu şekilde gezemeyeceğiniz, büyük tehlike altında olduğunuz falan anlatılır. Şişirilir de şişirilir. Bu ilk giriş gazlarını kesinlikle iplemeyiniz. Tamircinin en sevdiği müşteri, haliyle araba tekniğinden falan anlamayan, sadece arabayı kullanan müşteridir. Bu türlerin en iyi örneği de maalesef bayanlar olmaktadır. Bu eksikliğiniz, kabarık bir fatura olarak size geri döner. Bu tür gazlara ve kabarık faturalara iki bayan örnek vereyim size.

Birinci örnek: Halam. Kendisi İzmit'te oturur. Arabasının ön sağ tekerleğinden hafif bir hırıltı gelmektedir. Servise gider. Söylenen aynen şudur: "Abla sen bununla nasıl geziyorsun? İyi ki tekerlek yerinden fırlamadan buraya kadar gelmişsin. Sakın bununla gezmeye kalkma. Tekerlek bilyesi dağılmış bunun... 120 milyon maliyeti var. Takma işçiliği istemez. Yeter ki işin görülsün." Olayın olduğu sıralarda 120 milyon 1100 mark kadar bir para yapıyor. Ayrıca parçanın Türkiye'de bulunmadığı, Japonya'dan sipariş edilerek getirileceği de eklenmiş. Kadıncağız, bir başka tanıdığının tavsiyesi üzerine ( "sen gel İstanbul'a burada buluruz.") İstanbul'a gelir arabayla. Ama nasıl gelmek. Tekerleğim fırlar korkusuyla, 30 km süratle ve flaşörler yanık bir vaziyette İzmit'ten İstanbul'a saatler süren bir yolculuğun ardından buradaki evine gelir. Uzatmayalım, olayı haber aldık ve gidip kendisinden arabayı aldık. "Manyak mısın hala, seni kandırmışlar, ver şunu halledelim," diyerekten. Arabayla otobana çıkıp 120 bastığımızı ve o kadar da ahım şahım bir ses gelmediğini gayet iyi hatırlıyorum. Tamiri mi? 100 mark karşılığı hem parçayı aldım hem de yerine taktırdım. Üstelik iki tekerlek için. Bilye dağılması ile tekerleğin yerinden çıkmasının en ufak bir ilgisinin olmadığını ise araba tekerleği sökmüş herkes bilmektedir zaten.

İkinci örnek: Arkadaşım. Haliyle bayan. Arabada, yolda giderken ani motor durmaları şikâyeti ile servise başvurur. Bu hikâyeyi uzatmıyorum. Kendisine verilen fatura tam üç sayfaydı (ben gördüm faturayı) ve içinde değişen parçalar arasında "benzin deposu ve boruları" olduğunu gayet iyi hatırlıyorum. Değişen parçalar o kadar fazlaydı ki gerçekten değiştirmeye kalksanız altı ay sürer. Arkadaşım o dönem çok iyi bir maaşla çalışıyor olmasına rağmen çıkan fatura üç aylık maaşına denk geliyordu. Arabası yapılmış mı peki? Maalesef. Evine kadar zor gelmiş. Tekrar tamirciye gitmek için de çekici çağırmak zorunda kalmıştı. Değişen parçalar? Ben kaputu açıp baktığımda değişen iki parça gördüm. Radyatör kapağı (bugünkü fiyatı en fazla on milyondur) ve hava filtresi (en fazla 20-30 milyon)... Neden bu iki parça? Çünkü kaputu açtığınızda ilk önce onları görürsünüz:)

Bu iki örnekte görüldüğü gibi, arabanızı "profesyoneldirler, modern çalışırlar, ciddi bir firmadır" gibi saçma ve ütopik düşüncelerle servise teslim edip faturayı almak pek akıllıca bir iş değildir. Peki ne yapılacaktır?

1- Arızayı ifade ederken, konuya vakıf olduğunuzu hissettirin. "Şuradan bir ses geliyor" yerine "Şanzımandan ses geliyor, ön takımdan sesler geliyor" gibi cümleler kurun. Tamirciye gitmeden önce kendisi tamirci olmayan ama bu işlere aşina bir erkek arkadaşınızın tahminlerini alın ve bu tahminleri kendi tahmininizmiş gibi tamirciye iletin. Eğer bu erkek arkadaşınız veya akrabanız çok güvendiğiniz biriyse arabanızı ona teslim edin, tamirciye o götürsün ve kendi arabası olduğunu söylesin.

2- Parça alımını mutlaka kendiniz yapın. Asla tamircinin alıp takmasına ve faturaya ilâve etmesine izin vermeyin. Vaktin birinde tamircinin yanımızda telefon açıp "175 milyon liraymış" dediği parçayı arkadaşımla birlikte Aksaray'daki parçacılardan 125 milyon liraya, üstelik kredi kartına taksitle aldığımızı bilirim. Unutmayın bir parçanın birçok fiyatı vardır ve en pahalısı tamircinin size verdiği fiyattır. Tamircimiz tanıdık biriydi üstelik.

3- Tanıdık tamirciyi unutun. En güzel kazığı ondan yersiniz. Tamircilerin müşterilerinin çoğu tanıdıktır zaten. Bu işlerden gayet iyi anlamama, hatta bir dönem arabamı kendi dükkanımda tamir etmeme rağmen, bir kere başından ayrıldığım için bana bile kazık atmıştır çok sevdiğim ve güvendiğim tamircim. Gittiğiniz tamirci tanıdık olsun ama siz ona tanımadık gibi davranın. Parçanızı kendiniz alın ve tamir işlemi boyunca sakın aracınızın başından ayrılmayın. Yüzünüze bakarak yalan söylenmesi ihtimali daha azdır. En azından getirdiğiniz parçanın takıldığına ve çıkan parçanın gerçekten arızalı olduğuna emin olursunuz. Bu açıklamayı da mutlaka tamircinizden isteyin. Çıkan parçayı elinize alıp size arızayı gösterebilmesi ve ikna edebilmesi gerekir. Anlamadıysanız, kendi teknik cahilliğinize vermeyin. Mekanik olaylarda her şeyin bir mantıklı açıklaması vardır. Anlamak için teknisyen olmak gerekmez. Önceden bilmek için teknisyen olmak gerekir. Bu yüzden mutlaka açıklama isteyin.

4- Aynı arızayı birden çok tamirciye sormaktan çekinmeyin. Adamın konuya yaklaşımını iyi inceleyin. Usta adam hemen anlar. Konu hakkında fikri olmayan kişi hemen sökmeye kalkar. Söküp takma işlemleri sırasında çekici çok fazla kullanan usta dandik ustadır.

5- Lüks servislere aracınızı bıraktığınızda da aynı kurallar - üstelik daha sıkı - geçerlidir. Oralarda genellikle sizi ayrı bir odaya alırlar ve kahve falan ikram ederler. Aracınızın başından sakın ayrılmayın. Yapılan her işlemi görün. İşleri çırakların değil, en azından kalfanın yaptığından emin olun.

6- Çıngar çıkartmaktan çekinmeyin. Gerekirse ustayı dövün. Levyeyi kaptığınız gibi geçirin kafasına. Kibar kibar gülümsemeler ve el sıkmalar, arabanın yolda kalmasını engellemez ama biraz diş göstermek, işin ciddiyetini ve dolayısıyla verimini arttırır.

7- Bir parçadaki arıza en fazla kendisiyle ilişkili bir başka parçayı etkileyebilir. Zincirleme etkileşim ve parça değişim oyunlarından kaçının.Tamirciler genellikle çok fazla parça değiştirmeye eğilimlidirler. "Şunu değişince bunu da değişmek lazım tabi, açmışken hepsi olsun, sonra uğraştırmasın" laflarına kulak tıkayın. Sadece arızalı parçayı değiştirmeye eğilimli olun.

Dediğim gibi, bu yazı bir mizah yazısı değildi. Ciddi bir bilgilendirme yazısıydı. Buraya kadar okuduysanız bravo size. Gülmemiş olmanız önemli ve gerekli değil. Elinizin altında bulunsun bu yazı. Hatta print alıp torpidoya koyunuz. Gün gelir lazım olur.

Kallâvi selâmlar.:)

2 yorum:

  1. öeeh eline sağlık birader yuh yani:)

    komment edesim geldi de ne yazılır bilemedim, o radde..

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.