22 Haziran 2006

Ben de konser :(

Konu müzik olunca dünyadaki en apatik insanlardan birisiyim. Yani delicesine sevdiğim, dinlemekten bıkmadığım grup\şarkıcı için bile eğer keyfim yerinde değilse parmağımı kıpırdatmam. Blind Guardian fanatiğiydim yaşımın başında henüz "2" rakamı yokken, yıllarca "konsere gelseler, canlı Bards Song söylesek o saatten sonra yaşamanın çok da anlamı yok" derdim, bir değil iki kere geldiler ilkinde "şimdi kim kalkıp oraya gidecek hem biletler ateş pahası otur oturduğun yerde" dedim, ikincisinde ise geldiklerinden bile haberim olmadı. Loreena Mc Kennit, ki kendisinin neredeyse tüm albümlerini dinlemişimdir, İstanbulu 2 kere şereflendirdi çeşitli bahanelerle ona da gitmedim. Starsailor artık dayanamadı(?) Ankaraya geldi sınav var kıl var diye ona da uzak kaldım (asıl neden gidecek bir insan evladı bulamayışımdı). Onu geçtim ben ömrümde kaç konsere gittim ki? Lokasyon bahane değil elbette, millet nerelerden kalkıp gidiyor, zaten konu bu değil.

Demiştim ya konu müzik olunca apatik (isteksizlik, isteksiz olma durumu) bir insanım, fakat bu kitaplar ve sinema\animasyon için geçerli değil. Benim de "celebrity"lerim bu insanlar işte. Dünya başıma yıkılırken gidip Grange ile konuşmak için onca yol teptim, yarın Miyazaki gelse koşar adım giderim hatta ayaklarına kapanırım "abim beni de götür diye". Paulo Coelho geldiğinde imza alamadım diye resmen oynatıyordum kafayı. Belki bir gün Kevin Smith ile tanışırsam "abi Chasing Amy süper filmdi eki eki" harici bir şey diyebilirim umarım. Neyse konuyu anladınız.

Kısacası şu dünyada Beatles ya da Pink Floyd gibi yukarıdaki grupların tümü daha vitaminken dünyayı sallayan (rocking the world) "uberband" hayranı olamadığım için hep üzülmüşümdür. Yani, dinledim dinlemedim değil. Ne derece büyük gruplar olduklarını, müzikal açıdan günümüzden ne derece ileride ve ayrı bir kefede olduklarını bildiğim halde kendimi misal bir "floydiyan" olarak asla göremem. Yok yani, bu bir tür uzmanlaşma getirisi. Benim gibi hem maymun iştahlı (heinlein der ki "uzmanlaşmak sineklerin işidir, insanoğlu her dalda bulunmalıdır) hem de apatik birisi olarak olabileceğim yegane şey "yea abi pink filöyd yea, yirmibeş yaş üzeri demografide kızlar hastası o vakit ben de hastasıyım" adamıdır. Frackman dedi ki "senden floydian yapalım, potansiyel var". Ben ne yazık ki kendime o kadar güvenmiyorum, bugün oturup "abi harbiden süpermiş" derim yarın garip punk rock, brit rock, emo memo ne bulsam dinlemeye devam eder mundar ederim güzelim fanatizmi.

Ha bu demek değil ki matah bir iş yapıyorum. Aksine, bir şeylere bağlı insanları ne zaman görsem ciddi bir kıskançlık dalgası kaplar içimi. Bir şeyler yapmak, bir şeylere şahit olmak için onda zahmete katlanan, konseri izleyemediği için üzülen, tellere, fenerlere tırmanan insanlardan olmak istedim hep. Ama bu sanırım ergenlik ve ilkgençlik yıllarından edinilen bir alışkanlık. Yirmibeş yaşından sonra galaksinin hakimi Baltazor gelse beni içinde bulunduğum "isteksizlik" uykusundan uyandıramayabilir. Bu bir kitapçıda şans eseri hayatının kitabını bulmak ya da sahilde(yolda, dağda. sahil benim seçimim hehe) yürüken ileride eşin olacak insanı görüp bunu "bilmek" gibi bir şey. Sonradan doldurmayla olacağını da sanmıyorum ama yıllar boyunca patlıcandan nefret edip ayıla bayıla beğendili kuşbaşı yediğimde valide hanımın "o patates püresi değil beğendiydi a benim sersem oğlum" demesi gibi olur mu acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.