28 Haziran 2006

fantastik tatil..

şöyle birşey olsa misal..

bu cumartesi sayısalı inanarak oynasam, tak diye tek başıma kaldırsam, pazar günü atlasam otobüse, kulakta shine on you crazy diamond, ayakta beach pantul, üstte allah ne verdiyse bi gömlek, iki paket sigara, gözlük, otobüste çiğnemelik ciklet falan, bi de altılı kuponu malum, mazhar alanson modeli, bombilibilibom şeklinde insem bozkıra, arkadaşlarla buluşsam, sabahı zor etsem..

ardından milli piyango genel müdürlüğüne aksam ılgıt ılgıt, kulakta welcome to the machine, alsam çeki, gitsem ilk bankadan eft yapsam kendi hesabıma, hesap hesap olalı böyle bir meblağla tanışıp aklı başına gelse, cebe daha güzel mesajlar atsa bankanın crm'i hemen oracıkta, ben hiç sallamasam, bir başka otobüsle salınsam en bilinmeyen bir ege koyuna doğru, kulakta eclipse.. gene büyük ihtimal bodrum civarı olacaktır, başka şansımız yok, olmadı olmayacak..

3 temmuz tarihinde varsam mihenge, el sıkışsam mal sahibiyle, salsam çayıra bedeni, serin serin esse akşam vakti, kulakta high hopes, elde o belde, bağıra bağıra ahmet haşim okusam, kimse napıyosun birader diyemese, olmasa kimseler etrafta, beş kilometre mesafede.. erkenden yatsam, erkenden kalksam in the flesh eşliğinde, karpuzla peynirden mükellef kahvaltıyla bergamutlu çay hüpletsem.. üç gündür ayakta olan beach pantula yeni arkadaşlar edindirmek üzere çarşıya gitsem, en dandiğinden, ama en rahatından şortlar, tişörtler alsam, takımelbisecilere merhaba dahi demesem, I think I'll buy me a football team, en subbuteo'sundan..

hızla dönsem o belde'me, yayılsam deniz kenarına, the tide is turning dese roger baba, yalandan elde kamış olta, beklesem akşama kadar kurnaz balıkların bir salak anını, nema problema.. gitse güneş inceden, kızıllansa ortalık, mangalımı ateşlesem, etlerimi yaysam közün üstüne, buzluktan rakıyı, alt kattan karpuzu, beyaz peyniri, haydariyi çıkarsam.. bir de kral adam edinsem kendime, işi sadece günlük et, karpuz, rakı, peynir, yoğurt tedariği olsa, kömürü tonla alır yığarız, problem değil..

sun is the same in the relative way but you are older / one day closer to death dese dave baba, hamburg'u hatırlasam, o muhteşem üşümeyi, ve ardından gelen gözyaşlarıyla dolu üçbuçuk saati..

böyle gelse geçse günler, takribi altmış gün boyunca, doksan da olur, mevsim müsait, sonra baksam işime gücüme, fonda is there anybody out there..

ve farkedildiyse, tek bir kere cep telefonu, internet, sevgili, şu bu zikredilmedi bu yazıda.. yüzyıllık değilse de üç aylık yalnızlık, kafa toplama, cila atma, pırıldama operasyonu hayali benimkisi..

belki şu an için imkansız, çünkü onca süre kaybolan adam işini gücünü çoktan gözden çıkarmış demektir; amma o sihirli altı rakamı yanyana getirebildikmiydi, üç aylığına tahinpekmez size emanettir a dostlar..

home, home again
I like to be here, when I can
when I come home cold and tired
it's good to warm my bones beside the fire
far away, across the field
the tolling of the iron bell
calls the faithfull to their knees
to hear the softly spoken magic spell..

5 yorum:

  1. güzelim sindirmek diye bişeyden haberin var mı, onu merak ettim akşam vakti:)

    YanıtlaSil
  2. olay parasında diil, zamanında, yay konuş diyorum şekerim, anlatamıyorum, sıcak tabi:)

    YanıtlaSil
  3. işte daha gelmeden bikbik başladı:)

    yok şekerim yok, saplık sultanlıktır diyorum..

    YanıtlaSil
  4. olm senin olman gereken ingiltere'dir.
    yanlisliklar trajedisine baslama bile.
    Hatta seni alirim kolumun altina Pink Floyd'un Londra/Soho'daki merkezine sokarim.
    Haci olur cikariz..
    siktir et bodrum neymis...

    YanıtlaSil
  5. hacı üç ay sonra da oraya gideriz nedir, sayısalı bulmuşuz diyorum, sen hala sohodasın bodrumdasın:)

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.